ERMENİSTAN DIŞ POLİTİKASININ TEMELLERİ VE HEDEFLERİ

Yazı: ermenisorunu.gen.tr  ///  01.12.2019

Yazar: SÜVEYDA ÇITTIR
Danışman: Y.DOÇ.DR. ÇINAR ÖZEN
Yer Bilgisi: Gazi Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı
Konu: Uluslararası İlişkiler

Yüksek Lisans Tezi (2003)

Özet: “M.Ö. 7. yüzyılda Friglerin bir kolu olarak Balkanlardan gelen bir halk, Anadolu’nun yerli halkları ile karışmış, bölge, üzerinde yaşayan bu halka kendi adını vermiş ve bu halk kendisine Ermeni demiştir. Ermenilerin büyük çoğunluğu, Hıristiyanlığın Gregoryen mezhebindendir ve ulusal “Ermeni Apostolik Kilisesi”ne bağlıdır. Tarihte Med, Pers, Makedonyalı, Selevkos, Romalı, Part, Sasani, Arap ve Bizans egemenliği altında yaşayan Ermenilerin 10.yüzyılda tamamen Bizans’a tabi oldukları görülmektedir. 1071 Malazgirt Savaşı’ndan sonra Türk/Selçuklu hakimiyeti dönemini yaşamışlardır. Bu çerçevede Anadolu’yu işgal eden Moğollara, Memluklulara ve Ramazanoğlu Beyliği’ne tabi olmuşlardır. Osmanlı Devleti’nin 1514 yılında yapılan Çaldıran Savaşı ile Doğu Bölgesi’ni ve 1517’de Kilikya bölgesini bünyesine katmasıyla beraber Anadolu Ermenileri Osmanlı idaresi altına girmiş bulunmaktadırlar. Kafkasya’da yaşayan Ermenilerin İran hakimiyetinden Rusya hakimiyetine geçiş süreçleri ise 1839 tarihinde tamamlanmıştır. Osmanlı Devleti içindeki Ermeniler, “Gregoryan Milleti” olarak tanımlanmış ve 1461 yılında İstanbul’da kurulan Ermeni Patrikhanesi’nin yönetimi altında alınmışlardır. Osmanlı Devleti’nin zayıflamasıyla Osmanlı Devleti’ne bağlı özerk bir Ermenistan’ın kurulması fikri doğmuş, yer olarak devlet otoritesinin en az hissedildiği Doğu Bölgesi seçilmiş, dönemin gözde akımı milliyetçilik ise manivela olarak kullanılmıştır. Fikrin Büyük Güçler tarafından desteklenmesiyle, Ermeni Sorunu 1878 tarihli Ayastefanos / Berlin Antlaşmalarının 16 / 61. maddeleriyle uluslararası boyut kazanmıştır. I. Dünya Savaşı sonunda Osmanlı Devleti ile Müttefiklerin 10 Ağustos 1920’de imzaladıkları Sevr Antlaşması’nda, sınırlarını Wilson’un çizdiği “büyük Ermenistan özgür, bağımsız ve egemen bir devlet” olarak tanınmış, ancak Mustafa Kemal ve ekibinin Milli Mücadelesi ile Ermenilerin Sevr sevinci uzun sürmemiştir. Ermeniler I. Dünya Savaşı’nda devlete karşı faaliyette bulundukları için, Osmanlı Hükümeti tehcir kararını almak zorunda kalmıştır. Ermeniler tehcirin bir soykırım olduğunu iddia etmektedirler. Günümüzde yabancı topraklara yayıldıkları için bir ulusa ait olma bilincini kaybetme tehlikesi yaşayan Ermeniler, soykırıma uğradıkları inancına sarılarak birbirlerine kenetlenmişlerdir. Rusya’daki 7 Kasım 1917 Bolşevik devriminden sonra, 15 Kasım 1917’de Azeri, Ermeni ve Gürcü temsilcilerinden oluşan Transkafkasya Komiserliği kurulmuştur. Ancak bu oluşum kısa ömürlü olmuş, Federasyon 26 Mayıs 1918’de çözülmüş, Ermeni Milli Konseyi 28 Mayıs 1918’de Ermenistan’ın bağımsızlığını ilan etmiştir. Bağımsız Ermenistan hükümetine hakim olan Taşnaklar, 2 Aralık 1920 tarihinde Sovyet Rusya temsilcisiyle katılım antlaşmasını imzalamak zorunda kalmışlar, böylece Ermenistan Sovyet Sosyalist Hükümeti kurulmuştur. Ermeni yazarlar, Ermenistan’ın, Sovyet yönetimi altındaki modernleşme ve uluslaşma sürecinin yeni bir Ermeni ulusu yarattığını söyleyerek, SSCB idaresi dönemini olumlamaktadırlar. Ermenistan Cumhuriyeti, SSCB’nin 1991’de dağılmasıyla ortaya çıkmıştır. Bağımsızlığın edinilmesinde Karabağ’ı Ermenistan’a bağlamak isteyen faaliyetler itici güç olmuştur. Yeni devletin inşası ve kurumsallaşma çalışmaları Karabağ Savaşı ve ekonomik krizler nedeniyle yavaş ilerlemiştir. Ermenistan 1991’den sonra çok partili sisteme geçmiştir. İç politikada geleneksel ilişkiler egemen, Karabağ ihtilafı etkili durumdadır. Dış politika ise Karabağ ihtilafı ile ideolojik ve mitsel inanışların etkisi altındadır. Diaspora Ermeni varlığı iç ve dış politikaları etkilemektedir, ancak bu etki her zaman yapıcı yönde olmamaktadır. Ermenistan denize çıkışı olmayan, doğal kaynakları fakir bir kara ülkesidir. Bu nedenle, dışa açılmak için komşularına, ekonomisi için başka devletlere muhtaç durumdadır. Ekonomik sıkıntılar nedeniyle sürekli göç vermesi emek/insan potansiyelini erozyona uğratmaktadır. Başka devletlere yönelik toprak talepleri, Karabağ savaşı ve soykırımın tanınması gibi politikaları bu devletin tehdit algılamalarını şekillendirmiştir. Türkiye ve Azerbaycan fobisi güvenlik ihtiyaçlarını da şekillendirmektedir. Savunma ve güvenlik alanındaki gereksinimlerini ağırlıklı olarak Rusya’ya ihale etmiş bulunmaktadır. Bölgede Rusya ve İran, çevrede Suriye ve Yunanistan ile stratejik işbirliği içerisindedir. Türkiye’nin Ermenistan dış politikasında negatif-ayrıcalıklı bir yeri vardır. Soykırımın tanınmasına yönelik olarak Ermenistan-diaspora Ermenileri işbirliği içerisindedirler. Takip edilen program önce soykırımın kabul ettirilmesi peşinden tazminat ve toprak taleplerinin gündeme getirilmesidir. Ermenistan’ın dış politikada daha geniş manevra alanı kazanması, ancak, Karabağ ihtilafının kalıcı barışa kavuşturulması ve bu devletin mitsel / ideolojik saplantılarının üstesinden gelmesi ile mümkün olacaktır.”