1071-1774

Yazı: ermenisorunu.gen.tr  ///  02.12.2019

Selçuklular ile başlayan, Türk beylikleri dönemi ve sonrasında Osmanlı Devleti ile devam eden bu dönemin önemi, Türkler ile Ermenilerin resmen bir arada yaşamaya başladıkları zaman dilimi olmasıdır. Türklerin Anadolu’da meskun olmasından kabaca Küçük Kaynarca Antlaşması’na kadar geçen süre Türk-Ermeni ilişkilerinin en uzun dönemini temsil eder. Çünkü artık bir arada yaşamaya başlamış iki topluluk bulunmaktadır. Her ne kadar bu ilişki de problemlerden uzak olmasa da konuyu Müslim-Gayrimüslim ilişkileri çerçevesinde çalışan uzmanların hemen hepsi Türk-Ermeni ilişkilerinin zikredilen döneme kadar görece bir huzur ve refah içerisinde yürüdüğünü ifade eder. Bu anlamda dönemin önemi bir arada yaşamın yüzyıllara yayılan öyküsünde yatmaktadır. Ancak 1915’in çalışmaların odak noktası olması, bu dönemin ya görünmez kılınmasını yahut da dönemin olaylarının çarpık bir okumaya kurban edilmesine neden olmuştur.

İkili ilişkiler açısından son derece geniş olan bu dönemin aktörleri arasında belirli bir noktaya kadar Selçuklular, Anadolu Türk beylikleri, Bizanslılar ve Safeviler sayılabilir. Bunun dışında Osmanlı yönetimi ile Ermeni halkı da kuşkusuz dönemin aktörleri arasındadır. Ayrıca, dinî bir kurum olmanın ötesinde misyonlar üstlenen Ermeni Kilisesi ile Katolikosluğu’ndan da bahsetmek gerekir. Dönemin bir diğer önemli figürleri ise Batılı misyonerlerdir.

Dönemin önemli konu başlıkları ve tartışmaları arasında öncelikle Türkler ile Ermenilerin birlikte sürdürdükleri yaşamın mahiyeti sayılabilir. Bir anlamda Müslüman-Gayrimüslim ilişkilerini bir çerçeveye oturtan Pax-Ottomana’nın olumlu ve olumsuz özellikleri ve çeşitli kesimlerce nasıl yorumlandığı, bağlantılı bir konu olarak millet sistemi ve bu sistemde Ermenilerin nasıl bir muamele gördükleri ve millet sistemi içindeki hukuk anlayışı, döneme ilişkin tartışmaların ana başlıklarından bazılarıdır. Bunun dışında Ermeni Kilisesi ile manevi bir merkez olan Eçmiyazin’in üstlendiği anlam ve görevler de önem taşır. Son olarak, milliyetçi Ermeni tarihyazımlarında öne sürüldüğü gibi XI. yüzyıldan itibaren birtakım bağımsızlık hareketlerinden bahsetmenin mümkün olup olmadığı, Ermeni toplumunun Osmanlı idaresinde zulüm ve baskı altında mı yoksa refah içinde mi yaşadığı tartışılan diğer konulardır.